Ergenlik dönemi, bilinen çocukluğa yavaş yavaş veda edilirken, bilinmeyen ancak yaklaşmakta olan yetişkinliğe adım atılan; beraberinde pek çok ayrılık, çatışma ve mücadele getirebilen bir dönemdir. Bu dönemde gencin bir yanında artık geçmişte kalmakta olan çocukluğu, diğer yanında ise yeni olasılık ve deneyimlerle dolu bir geleceğe doğru uzanan yolu vardır. "Gelecek" terimi bu dönemde kullanıldığında akla çoğunlukla meslek ve üniversite seçimlerini getirse de, gencin asıl uğraşı, üniversite ve meslek gibi detayların varolacağı o geleceği yaşayacak olan kendini tasarlamak ve hayata geçirebilmektir. Ergenlik çağındaki genç, bu tasarımı oluşturabilmek için ebeveynlerinden yavaş yavaş ayrışmaya ve kendini keşfedebileceği ve ortaya koyabileceği yaşantılar deneyimlemeye ihtiyaç duyar. Kısacası, ergenlik çağının belkemiğini oluşturan temel mesele, psikanalist Isée Bernateau'nun belirttiği gibi, bir kendine doğuş alanı ve zamanı yaratmaktır.
Benzer yaşantılar gencin ebeveynleri için de geçerlidir. Onlar da evlatlarının çocukluğunun yavaş yavaş geride kalışını ve bir yetişkin olmaya doğru ilerleyişini, onlardan ayrışarak oluşturduğu kendini keşfedişini, değişen ve yeniden oluşan aile içi dinamiklerini, evlatlarının büyüme mücadelesini ve bunların getirdiği duygusal çatışmaları evlatlarıyla birlikte taşımanın zorluklarını kendi açılarından deneyimlerler. Bu dönemde ebeveynliğin can alıcı noktalarından biri, bir yandan tüm bu zorlukların ortasında olan evlatlarının güvenli limanı olmayı sürdürürken, bir diğer yandan evlatlarının kendilerinden ayrışabilmesine ve kendini keşfedebilmesine olanak sağlayacak hayat deneyimlerini yaşayabilmesine olanak sağlayabilmek ve tüm bunlar olurken bir yandan onu koruyabilmenin dengesini kurabilmektir.